<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Mutlu Ayse Mutsuz Ayse`ye Karsi

Çarşamba, Mayıs 31, 2006


Biraz once Pazar gunu yazdiklarima baktim da ugrassam bile birbiriyle bu kadar celisen ya da en azindan ikisi bir arada okundugunda yazan kisinin tutarsizligina hemen kanaat ettiren seyler yazamazdim. Hayir belki daha iyisi yapilabilir ama benim acimdan ikisi de o an icinde sonuna kadar beni yansitan yazilar. Fakat Orhan Pamuk uzerine olan yazinin her zamanki Ayse`yi yansittigini soylemek daha dogru olur. Simdi ise bir istisna yasaniyor. Istisna kaideyi silip supurdu, kaidenin esamesi okunmuyor ki simdi. Mutlu Ayse, mutsuz Ayse`yi dover.

posted by hibon
22:55

0 yorum

Gene Weimar


Dunku yerimde duramama hali ve suratimdaki daimi mutlu ve salak ve de tum dislerin sergilendigi ifade bugun yerini biraz daha az aptal ama hala mutlu ve artik dislerin belli araliklarla kendini gosterdigi bir ifadeye birakti. Yorgunum bir de. Uyuyamadim butun gece heyecandan. En son orkestraya girdigimi ogrendigimde bu ruh halini yasamistim sanirim. Oncesinde ise pek hatirlamiyorum boyle bir sey. Orkestra orneginden yola cikarak bendeki bu gazin beni 3 ila 4 sene sorunsuz goturebilecegi sonucuna varilabilir. Tabii bu sefer kosullar biraz daha agir olacak. Hayatimda ilk defa kopek gibi calismam gerekecek ve benim bu konuda cuvallama ihtimalim mevcut.
Almanya`da muzik egitimi alma kararimin arkasinda cok iyi okullar ve hocalar olmasi var. Ama bunun yaninda buraya gelmenin beni biraz olsun degistirecegi umudu da vardi tabii. Henuz bu degisimin gerceklesip gerceklesmeyecegini bilmiyorum. Henuz bu, onumde beni felce ugratan bir sorun olarak durmuyor. Hala cok mutluyum ve bu olasilik hala cok uzaktan sadece bir "ce" yapiyor bana. Elimde degil. Endiselenemiyorum. Gulumsuyorum surekli sadece. Arada korkularim ususuyor basima ama kesin bir mutluluk hali onlari kovalayiveriyor. Cok uzun zamandan beri ilk defa mutluyum ben ya.
Asik olmak gibi. Her seyi halledebilecegime inaniyorum. Ya da inanir gibi yapiyorum. Yok yok, inaniyorum. Her sey bu merkezden yola cikarak varilan ikincil bir konuma tasiniyor. Icimdeki, her seyden sikayet eden mizmiz bir seyler geveliyor ama onu duymazliktan geliyorum. Baska bir insan olmusum gibi geliyor. Durmadan internette okulun sayfasini acip kucucuk, kutu gibi, sekerlemeden yapilmis bir ev gibi duran ve ismi bile beni buyuleyen Bachhaus`a bakiyorum ve baska bir insan olarak cok calisacagim, cok sey ogrenecegim ve mutlu olacagim -tamam evet belki ayni insan olarak mutsuz da olacagim, ama yok yok mutlu olacagim- bu binaya doyamiyorum. Evren hakli. Ayse Franz`i seviyor. Ve birini bu kadar sevdikten sonra genelde oldugu gibi sonradan donup baktigimda, gormedigim icin burada sozunu etmedigim seylerin su anda tarafimdan farkedilmemis olmasi aptalca gorunecek bana. Olsun. Gorunsun. Ben simdiden biliyorum ki, su anda hersey gormezden gelmeye deger. Ben su anda cok mutlu hissediyorum. Bir daha ne zaman bu kadar mutlu olurum, bu daha ne kadar surer onu da bilmiyorum. Salla gitsin. Onemi var mi? Yok. Mutluyum...

posted by hibon
21:43

0 yorum

Weimar bir daha

Salı, Mayıs 30, 2006


evet evet... :D

posted by hibon
12:22

0 yorum

Weimar

Kazandim :)

posted by hibon
12:20

0 yorum

Orhan Pamuk

Pazar, Mayıs 28, 2006


Orhan Pamuk`u sevip sevmedigime bir turlu karar veremeyip bir yandan da assagi yukari butun kitaplarini okumus olmama anlam veremiyorum. Meltem onunla ilgili dusuncesini cok guzel aciklamisti ornegin. Kitaplarinda, yazmaktan baska bir secenegi olmayan bir adam degil,bir arastirmaci, yazmaya karar vermis ve bunu son derece kontrollu bir sekilde yapan bir adam buldugunu -tabi baska kelimelerle fakat bu mealde- anlatmisti. Tabii ki bir yazarin yazma isini baska bir secenegi olmadigi icin, bir bakima bagirircasina yapmasinin bir tur romantizme, okuyucuyu yazarin cektigi aciya duyulan saygiyla karisik bir hayranliga surukledigi kesin. En azindan bende boyle bir sonuc doguruyor dusundugumde. Tam da bu yuzden hayatimdaki seyleri sorgulamama neden oluyor. Hicbir seyin bu derece esiri olmadim ben bugune kadar. Kimi zaman ask bile bu anlamda sorgulanabilir bir sey hayatimda. Simdi egitimini almak, hayatimin merkezine yerlestirmek icin pesinden deli gibi kostugum muzik bile boyle. Buna karar veriyorum ve titizlikle -kendi standartlarim olcusunde elbette- hazirlaniyorum. Icimde muzik yapmam icin bagiran hic bir yer yok. Sadece muzik yapmak istedigim sonucuna variyorum dusunerek. Muzikle ugrasirken kendi acimi yaratiyorum bir sekilde ama bunun, kaslar hic bir sekilde buna hizmet etmeye gonullu degilken sirf uc gundur sicamiyor oldugum icin tuvalete girip bu ugurda ter dokmekten farki var mi acaba diye dusunuyorum. Fakat ornekte soz konusu oldugu gibi sonuca ulasmanin son derece tatmin edici bir guzelligi var. Ornekte oldugundan farkli olarak sadece istenen seyi yapmis olmaktan degil, ortaya cikan seyin guzelliginden de kaynaklaniyor bu duygu muzik sozkonusu olunca. Krarimin dogru bir karar olduguna karar veriyorum.
Bogazicinde azimle devam ettigim iki donem icerisinde bize ogretmeye calistiklari tum metin gelisimi kurallarini alt ust ederek cart diye Orhan Pamuk`a donmek gerekirse, onun yazma cabasinda yakin buldugum bir seyler var. Belki bu yuzden benim de ister istemez yucelttigim sancili yazma sureci onemini yitiriyor. Ortaya cikan metindeki mesafeli soguklugu taniyorum bir yerlerden. Bunun disinda sogukluguna ragmen hosuma da gidiyor sanirim yazdiklari. Icimde birseyler tepinmeye baslamiyor belki ama mevcut kipirdanma artiyor okurken. Kotu oldugunu ise asla dusunmuyorum. Sanirim Le Guin`i ya da Fowles`u sevdigim gibi derin bir askla sevmiyorum ama hoslaniyorum ben Orhan Pamuk`tan.

posted by hibon
10:51

2 yorum

Sinav II- Ayse`nin Dönüsü

Pazartesi, Mayıs 22, 2006


Sinav gecti gitti. Uzun uzun anlatmaya calistim once. Sonra vazgectim sildim hepsini. Ozetle basarili oldum denebilir. Kesin sonucu bekliyorum. Sinav sureci kendi icinde ve yaninda getirdikleriyle birlikte ilgincti fakat bunlari baska sefere alintilarim baska seyler anlatirken. Yazmaya korksam da sanirim Weimar 4 sene boyunca ikamet edecegim yer olacak. Tuhaf bir duygu, ben de bilemiyorum. Daha kulak sinavi var hele. Dusunecek zaman da var...

posted by hibon
09:16

0 yorum

sinav

Pazartesi, Mayıs 15, 2006


Sinava iki gun kaldi. Karsimda bir muhatab olmadan bir seyler gevelemem lazim. Baska insanlarla konusmaktan kacsam da kafam surekli bununla mesgul. Insanlar bu konuda konusmak istemeyisimi sinavin yaklastigi gerceginden bucak bucak kacma istegime yoruyorlar sanirim. Ama uzerine konusmamak kacmak konusunda en ufak bir yardim saglamiyor, bunu kabulleneli cok oldu zaten. Sadece insanlarin iyi dileklerini duymak cok zor geliyor. Bir sekilde rahatlatmaya calisiyorlar isin kötüsü. Oysa hic bir care yok bunun icin. Ben bu konuda kendimi olabildigince endiseden arindiriyorum zaten -ki pek de olanakli degil ama ne yazik ki. Bunun disinda herhangi birinden gelecek suni özgüven-destek calismalari sadece bu konudaki eksigimin daha da su yüzüne cikmasina neden oluyor. Isin icinde bir de beslenen guveni bosa cikartma kaygisi var tabi ama sanmiyorum ki annecigim disinda benim bu sinavi kazanmama, daha dogrusu bunu herkesten cok benim hakettigime kesin inanan birileri olsun. Kirpi yavrusunu benim pamuk evladim diye seviyor. Ote yandan insanlarin konuya iliskin kendi inancsizliklarini bir yandan caktirmayip bir yandan da bu ihtimali de goz onunde bulundurur destek calismalarini izlemek cok rahatsiz edici. Soylenen ya da soylenmeyen her sey rahatsiz ediyor. Ote yandan bu iyi niyet-hadi-yavrum-aslansin-yaparsin-sen-rahat-ol-sana-guveniyoruzlara cok ama cok ihtiyacim var sanirim. Ben de bilmiyorum ne istedigimi.
Her neyse. Gectigimiz bir hafta icinde cok az calistim zaten. Kaygi kilitlenmesi yasiyorum her zamanki gibi. Her sabah 7 civarinda kalkip ilk seansimi buyuk bir azimle yapip sonrasinda yapacak birsey bulamadigimdan -nette kimse olmuyor gunduz, alman televizyonu izlememse soz konusu bile olamaz zaten- ve kitap getirmeyi unuttugumdan 3. sinifa giden kuzenimin almanca cocuk kitaplarina yapisiyorum butun gun (tabii ki bahanem almancami gelistirmekti ilk asamada, ama ayni serinin ucuncu kitabini okumaya basladigimdan beri bu da gecerliligini kaybetti). Ya da normalde asla yapmadigim bir seyi yapip gunduz uyuyorum. Bir yandan elime gecen hersyden tikinmakla mesgulum tabi. Piyano calismak yerine Cana`nin calismasina yardim edip kendimi filmlerdeki diktatör ruhlu, rus asilli, mukemmeliyetci, uyuz piyano ögretmeni gibi hissediyorum. Bir yandan tuhaf bir vurdumduymazlik hali var ustumde. Öte yandan kabuslar görüyorum sinava iliskin ve bazen nefes almakta zorlaniyorum fazla tahayyül edersem sinavi.
Bir kac ay once bugune yani sinavdan kisa sure oncesindeki halime iliskin yaptigim tahminlere kiyasla cok daha iyi durumdayim sanirim. Birseylerin öncesinde cok heyecanli ve endiseli olmak her zaman icin yararima oldu cünkü bir sekilde o an geldiginde kendimi toparlamayi basariyorum. Bu da korkutuyor beni. Butun kayginin sinav aninda zuhur etmesinden endise ediyorum. Korkuyorum iste.

posted by hibon
22:33

0 yorum

muhim olan menschlichkeit

Perşembe, Mayıs 11, 2006


Berlin´deyim simdi. Hava kesinlikle bunu yalanlamak uzere Istanbul`a kiyasla olaganustu. Bir hafta sonra bu saatlerde ise nefes almakta gucluk cekiyor olacagim muhtemelen. Weimar´da hava ne durumda bilemiyorum ama her hal ve karda sinav beni bekliyor olacak. Dolayisiyla su anda Berlin, Weimar ve Istanbul`a fark atmis durumda. Insan ister istemez Evren`in onerisini dikkate aliyor. Okulu hocayi iyiyi kotuyu bosver, guzel sehir, oku iste burada.
Dun Kreuzberg taraflarinda bir miktar dolandiktan sonra bir pizzaciya oturduk. 3. sinifa giden bir kiz cocuguyla yemek secmek kolay olmuyor tabii ama allahtan bu zahmete ana ve babasi katlanmak zorunda kaldilar. Ben sadece kizimiz yemek begenene kadar sessiz sedasiz onlara eslik ettim. Bu arada kanal boyunca cimenlere yayilmis insanlari izlemek oldukca eglenceliydi. Aldigim dersler de cabasi:
1- Kanal boyunca bira icmek serbest olmakla kalmiyor icmeyenler azinlikta.
2- Burasi Kreuzberg. Her cesit insan bu cimlere yayilma hakkina sahip ve bunu rahatlikla yapiyor ( buna 8 yaslarindaki kizlarinin basini kapatan pakistanli kadin toplulugu da dahil)
3- Burasi Kreuzberg ve insanlar cimenlerde yayiliyorlar evet. Fakat bir tane mangal yapan insan goremedim ve Kreuzberg´in gozumdeki kucuk Turkiye imaji acayip zedelendi. Uzunca bir sure tum bu manzaradaki eksigi bir takim goruntulere yorduysam da en sonunda tatminsizligimin nedeninin (nefes almaya imkan tanidigi surece aslinda cok da sevdigim) bol isli kizarmis et kokusunu alamamaktan kaynaklandigi dank etti. Her neyse sonuc, kivrak zeka eksiklikleri konusunda spekulasyonlar yapip durdugumuz kuzey Avrupa halklarinin, kurallarini pek de kivrakliga ihtiyac duymadan dogrudan uygulayabildigini gormus oldum. Unutmamak lazim, cimlerde mangal yapmak, karsi konulmasi guc bir gududur her zaman icin.
4- Melez cocuklar guzel oluyorlar. Gerci soz konusu ornekte pek matah sayilamayacak bir alman babaya ragmen olaganustu guzellikte bir siyahi anne var veledi peydahlayan. Sonucta insan ister istemez cocugunun gelecegini dusunuyor ve guzelligin son derece belirleyici oldugu insan toplumunda onun iyiligi icin ortaya iyi bir karisimin cikabilecegi bir kombinasyon arayisina giriyor -yoksa kendim icin birsey istiyorsam nooliyim-
5- Anne babaniz almansa 4 yasina kadar herhangi bir beslenme problemi yasamiyorsunuz- hem istemediklerinizi yememek hem de besin degeri yuksek gidalar tuketmek acisindan. Soyle ki: Yemek istemiyorsaniz zaten yemiyorsunuz ve kimse de kalkip agziniza kasikla birseyler tikistirip sizofrence bunun bir ucak olduguna inanmanizi beklemiyor ( hayir ben inaniyordum muhtemelen ya da en azindan bir oyundu benim icin ama bu alman veletlerine bunu yapsan acayip ters bir bakis firlatabilir ve durumu bu sekilde yorumlayabilirler gibi geliyor insana) (ha tamam, bana kasik-ucak analojisi sadece sebze yemeklerinde uygulanmis, onlari da hic bir sekilde yemedigim icin kisa surede kendi kendine devre disi kalmistir aslinda) Elbette zamaninda yemegini yemeyen bu veletler bir noktada acikiyorlar. Ama iste kolayi var allahtan. Yerde bulduklari herhangi bir seyi agizlarina goturmekte hic mi hic tereddut etmeden protein bakimindan oldukca zengin bortu bocegin yani sira, su bahar aylarinda ot cimen cicek gibi garniturlerle menuleri oldukca zenginlesiyor. Anne babalar ise sadece hafif bir kinama miriltisi koyveriyorlar tabii eger durum farkedebilecekleri kadar yakinlarinda gerceklesirse -neden cunku burada 4 yasina gelmemeis bir veledin ana babasinin gorus acisinda cikma ve ortaligin velveleye verilmemesi son derece olagan-
6- Burada cima mevsimi temmuz-agustos aylarina tekabul ediyor olsa gerek ki ortalikta 1-2 haftalik bebeklerini kucaklarina almis cok sayida genc cift dolaniyordu. Kucaklarinda yeni bebeklerini tasiyan erkeklerdeki tuhaf yumusamis yuz ifadesinin yani sira, annenin yukunden kurtulmus olmanin dayanilmaz hafifligiyle cocugu baya kakalamis olmasinin verdigi hinligi birlestiren ilgisizligini izlemek kesinlikle cok zevkli oluyor.
7- Kreuzberg sandigimin aksine sadece Turkler tarafindan domine edilmis bir gocmen bolgesi degil, ayni zamanda kilik kiyafetlerinden anlasildigi kadariyla alternatif genc Alman toplumunun da ugrak yeri. Dolayisiyla Kreuzberg bir anda Turkce konusarak zorluk cekmeden idare edilebilecek bir yer olmanin yani sira goze ve gonle de hitap eder hale geliyor ki bu muhtemelen Evren`in uzerimde kurmaya calistigi baskiyi tetikleyecek bir ozellik.
Her neyse aklima gelenler assagi yukari bunlar. Basliga adini veren bez afis ise Kreuzberg`deki binalardan birinden sallaniyordu. Fakat bunu yazarken nereye koyacagimi bilemedigimden boyle gubidik bir yerde onu da analim.

posted by hibon
12:33

0 yorum