<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Orhan Pamuk

Pazar, Mayıs 28, 2006


Orhan Pamuk`u sevip sevmedigime bir turlu karar veremeyip bir yandan da assagi yukari butun kitaplarini okumus olmama anlam veremiyorum. Meltem onunla ilgili dusuncesini cok guzel aciklamisti ornegin. Kitaplarinda, yazmaktan baska bir secenegi olmayan bir adam degil,bir arastirmaci, yazmaya karar vermis ve bunu son derece kontrollu bir sekilde yapan bir adam buldugunu -tabi baska kelimelerle fakat bu mealde- anlatmisti. Tabii ki bir yazarin yazma isini baska bir secenegi olmadigi icin, bir bakima bagirircasina yapmasinin bir tur romantizme, okuyucuyu yazarin cektigi aciya duyulan saygiyla karisik bir hayranliga surukledigi kesin. En azindan bende boyle bir sonuc doguruyor dusundugumde. Tam da bu yuzden hayatimdaki seyleri sorgulamama neden oluyor. Hicbir seyin bu derece esiri olmadim ben bugune kadar. Kimi zaman ask bile bu anlamda sorgulanabilir bir sey hayatimda. Simdi egitimini almak, hayatimin merkezine yerlestirmek icin pesinden deli gibi kostugum muzik bile boyle. Buna karar veriyorum ve titizlikle -kendi standartlarim olcusunde elbette- hazirlaniyorum. Icimde muzik yapmam icin bagiran hic bir yer yok. Sadece muzik yapmak istedigim sonucuna variyorum dusunerek. Muzikle ugrasirken kendi acimi yaratiyorum bir sekilde ama bunun, kaslar hic bir sekilde buna hizmet etmeye gonullu degilken sirf uc gundur sicamiyor oldugum icin tuvalete girip bu ugurda ter dokmekten farki var mi acaba diye dusunuyorum. Fakat ornekte soz konusu oldugu gibi sonuca ulasmanin son derece tatmin edici bir guzelligi var. Ornekte oldugundan farkli olarak sadece istenen seyi yapmis olmaktan degil, ortaya cikan seyin guzelliginden de kaynaklaniyor bu duygu muzik sozkonusu olunca. Krarimin dogru bir karar olduguna karar veriyorum.
Bogazicinde azimle devam ettigim iki donem icerisinde bize ogretmeye calistiklari tum metin gelisimi kurallarini alt ust ederek cart diye Orhan Pamuk`a donmek gerekirse, onun yazma cabasinda yakin buldugum bir seyler var. Belki bu yuzden benim de ister istemez yucelttigim sancili yazma sureci onemini yitiriyor. Ortaya cikan metindeki mesafeli soguklugu taniyorum bir yerlerden. Bunun disinda sogukluguna ragmen hosuma da gidiyor sanirim yazdiklari. Icimde birseyler tepinmeye baslamiyor belki ama mevcut kipirdanma artiyor okurken. Kotu oldugunu ise asla dusunmuyorum. Sanirim Le Guin`i ya da Fowles`u sevdigim gibi derin bir askla sevmiyorum ama hoslaniyorum ben Orhan Pamuk`tan.

posted by hibon
10:51

2 Comments:

Blogger verbumnonfacta said...

orhan pamuk'tan bahsettiginiz yazinizi 'sanirim le guin`i ya da fowles`i sevdigim gibi derin bir askla sevmiyorum ama hoslaniyorum ben orhan pamuk`tan.' diye bitiriyorsunuz ve ben 'ama bu kadari fazla' diyorum.

4:05 ÖS  
Blogger hibon said...

bunu yazdığımda sanırım Kar'ı okumuştum en son. Masumiyet Müzesi Orhan Bey'e beslediğim hislerde yeni bir kıvılcımlanmaya sebep olmadı diyemem. gerçi neden her an aklımın bir köşesinde olan o iki yazarımla (benim onlar, evet) karşılaştırma gereği duymuşum, onu bilmiyorum. bir tür samimiyet meselesi sanırım.

12:23 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home