<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

katmer

Çarşamba, Şubat 27, 2008




Sule Gökcek okumaya hak kazandigi okuluna babasi tarafindan götürülüp, kavga etmek suretiyle basörtüsüyle okula sokulmaya calisilip, ardindan peruk takarak okula girmek zorunda birakiliyor. Isin ilginc yani bu kizin erkekler tarafindan örttürülen ya da en azindan örtünme hakki dahi erkekler tarafindan savunulan basörtüsünün üstüne bir de o perugu takmasini isteyen diger bir takim erkeklerin yani sira bir sürü kadin da var.

posted by hibon
23:48

0 yorum

sosyoloci

Pazartesi, Şubat 18, 2008


Pierre Bourdieu sosyolojiye iliskin icime cok sinen bir laf etmis. Ilk okuyusta biraz fazla cesaret verici görünse de, üstü kapali anlamlari bu sözü dikkate deger kiliyor benim icin. Icime sinen derken de, müstakbel ilgime ya da harcamayi planladigim zamana yönelik, üzerinde durabilecegim bir zemin hazirlayisini kastediyorum. Ben oynak zeminleri daha inandirici bulurum ve buradan yola cikarak edinebilecegim de tam olarak bu.
Sanilmasin ki Bourdieu okuyup da alintiladim bu cümleyi. Bir yerde görüverdim o kadar.

"Simdi elbette, eger sosyolojinin kendisine tayin ettigi gorev, eylemlerinin anlamlarini insanlara geri kazandirmak olmasaydi, bu isle bir saat bile vakit kaybetmeye degmezdi."

Benim de bir parcasi oldugum ve siklikla sorguladigim bir eylemin anlamini geri kazanmam -ki kastettigim bu eyleme bu güne dek yüklenmis anlamlarin benim acimdan onanmasi degil asla; üzerinde yeterince durulmadan yapilmis anlamlandirmalarin rahatligini terk edip önümü daha net görebilmem- icap ediyor.

posted by hibon
11:55

0 yorum

güzel

Pazar, Şubat 10, 2008


bir sürü güzel insan var. güzel kiyafetleri, yazilari, aksesuarlari, fikirleri, anlari, bos zamanlari, dolu zamanlari, isleri, evleri, fotograflari, okullari, cocuklari, ebeveynleri, kardesleri, bilhassa arkadaslari, otamlari vs vs. güzel insanlar hep bir aradalar. güzel bloglari var, feysbuk listeleri, deviantart sayfalari var; o sayede görmek mümkün oluyor. bazen sokakta ya da barda da görüyorum. güzel bir konserde falan. lakin tüm bu güzellik beni yoruyor. güzel olmayani ariyorum ama o cercevede ona yer yok. güzellik, ötekinden yoksun olunca egreti duruyor. güzel olduklarini biliyorlar. güzel olan her sey gibi bu da acimasizca göz önünde. nasil da utanmiyor insanlar bundan, ben onu anlamiyorum.

posted by hibon
00:25

0 yorum

gündem

Pazartesi, Şubat 04, 2008


Dün bir arkadasimla uzun süre Türkiye gündemi üzerine konustuktan sonra en sonunda bana neden gündemle ilgili yazilar yazmadigimi sordu. Bense yazmaktan ziyade, yazanlara link vermeyi tercih ettigimianlattim. Gercekten de gündemi bagimsiz kaynaklardan takip edip üzerine yeni bir sey söyleyebilecek biri degilim. Söyleyecegim seyin anlamini, gecerliligini destekleyecek ne politik ne de sosyolojik ve hatta felsefi birikimim var. Oldum olasi yazmakta zorlanan bir insan olmusumdur. Konusma konusunda pek üsendigim ve cekindigim söylenemez ama asla cok ikna edici bir insan olamadim. Bilakis üslubumdan ötürü kimileri tarafindan kaba ve nahos bulundugum da olmustur eminim ki. Ama bende olan sey, biraz zaman ayirmis olmanin da katkisiyla tüm bunlara sahip bir kac adam bulup, onlari takip ediyor olusum. Iste tam da bu sebepten arkadasim benim gündem üzerine anlattiklarimdan etkilendi. Ama aksi nasil olabilir? Daglica meselesindeki neye yoracagimi bilemedigim son olumlu gelismeyle ilgili bir seyler söylerken sorma geregi duydum konuya iliskin bir resim var mi kafasinda diye. Askelerin PKK`yla isbirligi yaptiklarini duymustu sadece ve buna inaniyordu. Bunun üzerine iste simdi benim yazmaya calistigim konu üzerine konustuk.
Sorun su ki, popüler yazili ve görsel basin gündeme iliskin genel bir resmi algilamamiza yeterince olanak tanimiyor,ki bu da hic yeni bir bilgi degil. Ama bunun farkinda olmayan, ya da oldugunu düsünen ama bundan kacamayan cok insan var. Benim derdim, bir seylerden haberdar olmanin kimseye cok seye mal olmayacagini biliyor ve dolayisiyla da insanlara kiziyor olusum. Benim de icim acimasin diye, boguntusuna katlanamadigim icin izlemekten ve okumaktan kacindigim haberler oldu elbette. Yok sayisimin bu durumun varligini sadece daha da saglam kilacagini bile bile kumandada P+ tusuna basip gectim, bunun da ne kadar kolay oldugunu cok iyi biliyorum. Bildigim diger seyse her gün gazete okumanin ya da bosverelim bütüünn bir gazeteyi, belli basli bir takim köse yazarlarini ve haber basliklarini okumanin ne kadar kolay oldugu. Bu tür duumlarda ilgisizlik ya da böylesi duyarliliklara tepeden bakma benim icin sadece itici olabiliyor, anlayisla karsilamak istemiyorum. Kimse bana politikanin banal bir sey oldugunu, hayatta daha önemli seyler oldugunu söylemesin. Ben de kimseye zaten politik bilinc gelisirmenin para kazanmaktan, sinemaya gitmekten, sevismekten ya da burun karistirmaktan daha önemli oldugunu söylemiyorum. Ama gercekten sondaj yaparken bir yandan gazete okunabilir degil mi? Gazete secenegini bosverelim. Su ne idügü belirsiz feysbuktan dahi gündem takip etmek mümkün. Bu güne kadar iki durumdan tek basina feysbuk araciligiyla haberdar oldum ben, oradan biliyorum. Her konuda oldugu gibi bu da niyet meselesi. Zamansizlik, kötü haber kaldiramama, bu memleketten bi bok olmazlama, hic bir sey degismezleme niyetsizligi gizlemeye yönelik bahanler olsa olsa. Cok zeki, cok birikimli, cok analitik olmadan da gündem takibi mümkün. Biraz zahmet verince zaten kimin, neyi, nasil yazdigini ya da yazmadigini kavramak da mümkün. Ve hatta kimsenin haberdar olup da tepki göstermeyisine güvenilerek yapilan bir takim seylere, sadece haberdar olarak müdahale etmek, bir anlamda engellemek de mümkün.

posted by hibon
12:00

0 yorum

bayrak

Cumartesi, Şubat 02, 2008


Yildirim Türker`den okudugum en güzel yazilardan biri bu sanirim. Söz konusu kanli bayrak olayini bir sekilde gözden kacirmisim. Gene de olaydan bu sekilde haberdar olmak tüylerimin diken diken olmasina engel olamadi. Bir de cok uzak olmayan bir zamanda cok cok sevdigim bir arkadasimla bayrak konusunda bir tartisma yasamistik. Benim o tartismayla ilgili yasadigim en büyük sorun, anlatmak istedigimi bir türlü netlestirememek oldu. Kolay degil, dogdugumuz günden itibaren bayrak, eslikcisi bir cok baska kavram gibi dokunulmaz ve kutsal ve dahi ilahi bir varlik olarak sunuldu bize. Bunu asmak ne benim ne de arkadasim icin kolay. Beslenen olumlu ya da olumsuz duygu ve düsüncelerin siddetine yansiyor ister istemez. Oysa hem söz konusu bayrak olayi hem de Yildirim Türker`in yazisi bayrak meselesine iliskin yalin bir gerceklik ortaya koyuyor.

posted by hibon
13:46

0 yorum

karar




asik olmanin bir karar alma meselesi oldugunu ara sira kendime hatirlatmam gerek
hatirlatiyorum
hatirla

posted by hibon
02:55

0 yorum