<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

salak

Çarşamba, Ocak 30, 2008


Mehmet Ali Kislali`nin bugünkü yazisini basligi yüzünden okudum dayanamayip. Hic bu kadar aptal yerine konmaya calisildigimi hissetmemistim bir köse yazari tarafindan. Kendisi soyadina cok yakisir bir yazi yazmis. Son cümlesi ise cocuk kandirir gibi siritiyor orada.

posted by hibon
18:43

0 yorum

+ & -

Cuma, Ocak 25, 2008


sevgilinin evinde bulunmasi (+) ve bulunmamasi (-) makbul seyler:

wok +
televizyon -
yeni basimi bir türlü cikmayan kitaplar +
aksiyon filmleri - (bilhassa dvd formatinda)
kahve makinasi +
havan +
kedi + (köpek olsa daha iyi ama ev kücük diyerek cikiyorum yola)
bir adet FTK nüshasi + (bir de imzali olsa dest-i izdivacina talip olurum)
tek kisilik yatak -
battaniye +
geri dönüstürülmüs tuvalet kagidi +
ütü - (bana yaptirmaya kalkar maazallah)
findik fistik -
cift kisilik yataga kücük bir yorgan - (hic olmasin daha iyi)
okuma lambasi +
florasan lamba -
anne tarafindan secilmis gicir gicir koltuk takimi -
sandik +
düz genis tabaklar +
ücüncü bir oda - (1+1 en güzeli)
ikinci bir bilgisayar +
sallanan sandalye +
paket lastigi, cengelli igne + (biri varsa digeri de vardir)
ilkgenclikten kalma sevgiliye tahsis solgun tisört +
süt +
elektrikli dis fircasi -
vileda + (sadece yer bezi varsa anne yapiyordur temizligi kesin)
dondurulmus pizza -
piyano + (anladin sen onu)
bir cift atmaya kiyilamamis yirtik adidas ayakkabi +
palmolive aroma terapi dus jeli + (bu madde weimar`dan beste icin geliyor)
parfüm - (tras losyonunun lafini bile etmiyorum)
yedek anahtar + (hayir yani lazim olur)
kiz kardesin fotografi +
kalemtras +
gözlük kabi +
dijon tipi hardal +
sararmis mayonez -
mum -
vs, vs...

sali günü ciktisini aliyorum yanima bu listenin.

posted by hibon
00:20

0 yorum

kücük

Perşembe, Ocak 24, 2008


veli kücük diye bir adam var. adi bize unutturulmaya calisilsa da asla durmadigi icin pek mümkün görünmüyor. peki bu adami tekrar gündeme getiren bu son operasyonlar ve sorusturmalar ümit vermeli mi? bu konuda öylesine örselenmisiz ki umut edebilmek icin caba vermem gerekiyor. ama verecegim.

posted by hibon
16:57

0 yorum

Hrant Dink icin

Cuma, Ocak 18, 2008



Mozart`in Raquiem`i üzerine cesitli efsaneler mevcut, hatta eserin ona ait sayilip sayilamayacagi dahi tartisma konusu. Beni bu asamada ilgilendiren nokta ise, Mozart`in bu eseri tamamlayamadan ölüp gidivermis olmasi gercegi. Kendi ölümünü düsünmüstür ya da düsünmemistir yazarken, onu bilemem- tipki Hrant Dink`in, yayimlanan son yazisini yazarken aklindan kendi ölümünün gecip gecmedigini bilemeyecegim gibi. Bugün bu Requiem, klasik müzik eserleri arasinda en ünlülerinden biri cünkü Mozart`in ögrencisi, dostu ve yardimcisi Süssmayr eseri tamamlayabildi.

Ne demek istedigim oldukca acik sanirim.

posted by hibon
18:01

0 yorum

I loves you Porgy

Perşembe, Ocak 17, 2008


soyadini okuyamadigim adam icin...

posted by hibon
12:28

2 yorum

kleinen

Çarşamba, Ocak 16, 2008


Heinrich Heine`den bir siir. Ben ki nesirle kafayi bozmus, nazimla arasi hic de iyi olmayan bir insan olarak nereden buldum bunu? Elbette Schumann`in Heine`nin siirleri üzerine besteledigi Dichterliebe`sinden. Almanca bilmeyenleri disliyorum, evet...

Und wüßten's die Blumen, die kleinen

Und wüßten's die Blumen, die kleinen,
Wie tief verwundet mein Herz,
Sie würden mit mir weinen,
Zu heilen meinen Schmerz.

Und wüßten's die Nachtigallen,
Wie ich so traurig und krank,
Sie ließen fröhlich erschallen
Erquickenden Gesang.

Und wüßten sie mein Wehe,
Die goldenen Sternelein,
Sie kämen aus ihrer Höhe,
Und sprächen Trost mir ein.

Sie alle können's nicht wissen,
Nur eine kennt meinen Schmerz;
Sie hat ja selbst zerrissen,
Zerrissen mir das Herz.

posted by hibon
00:15

0 yorum

Barenboim

Pazartesi, Ocak 14, 2008


Bir müzisyen olarak benim icin kosarak kayitlarini edindigim biri olmasa da Barenboim`i yillardir sefligini yaptigi Dogu Bati Divani Orkestrasi`ndan sonra bir de bu son davranisindan ötürü bir kez daha takdir etmemek elde degil. Özellikle de elite hitap ve hizmet eden klasik müzik dünyasinda cok sik rastlanmayan bir politik tavir sergiliyor neticede.

posted by hibon
13:44

0 yorum

kirmizi basli horoz

Baykal eliyle CHP`nin muhalefeti, son seklini alip nadide bir inciye dönüstü. Politik vizyonsuzluk, ucuzluk ve artik yerlesiklesen o gelismemislik, siglik halini görmek icin öyle siyaset felsefesi ve ekonomi politik falan yalayip yutmaya gerek yok. Benim ihtiyacim yok en azindan tüm bunlari yapmamis biri olarak. Hic degilse son bir sene boyunca gazete takip etmis her insan evladinin bunu görmesi isten degil. Son bir-iki aydir Kürt sorununa dair "AKP ne yaptiysa ben de tersini yapiyormus gibi yapacagim" bazli olaganüstü acilimlardan sonra simdi de Alevi meselesi üzerinden ayni cildirtici tavri sergiliyorlar (Bu arada Yildirim Türker gene cok iyi bir yazi yazmis AKP`nin son dönem birlestirici ve bütünlestirici üslubu üzerine). Kuzum bu adamlarin AKP`den bagimsiz, kendi baslarina ortaya koyabilecekleri, "Atatürk`ü cok seviyoruz ve cumhuriyetini gerekirse apoletlerle koruruz; cünkü bizden baska kimse cumhuriyete gerektigi hatta gerekmedigi takdirde demokrasiden taviz verebilecek kadar sahip cikamaz"ciliktan baska en ufak bir siyasi anlayislari, planlari, programlari, cözümleri, tavirlari yok mudur? Yoktur herhalde. Essek degiller ya var da ortaya koymuyor olsunlar. Bu elbette Baykal CHP`yi bitirdiyle aciklanabilecek bir durum degil, olamaz. Her ne kadar Türkiye tekadamcilik konusunda cok hevesli olsa da söz konusu adam onu bile becerebilecek bir adam degil. Her seyi ona yüklemek, Bush`un gercekten de dünya üzerindeki en güclü ve dünyayi yöneten adam olduguna inanmak kadar safca olur. Aslinda biraz düsününce Baykal ve Bush daha bir ayni cerceveye alinabilir gibi geliyor. Neticede ikisi de iktidari gercekten elinde bulunduran hakim anlayisin, oyalamak üzere sahnenin en önüne attigi abartili oyunculuklariyla karakter oyunculari. Ikisine de sevgilerimi yolluyorum. Kim bilir belki cocukken yeterince sevgi görmediklerinden, belki de kafalarinin üzerine düsürüldüklerinden böyle davraniyorlardir. Peki ya bu adamlarin buraya gelmesini saglayan güruh icn nasil bir gerekce bulacagiz?

posted by hibon
12:34

0 yorum

le sobe

Eveeet. Iste o büyük gün geldi catti ve ben de sobelendim. Hala inanamiyorum. Cok heyecanli. Bu sorumlulugun altindan gerektigi sekilde kalkabilmek icin elimden geleni yapacagim elbet. Basliyorum....

1-blog yazmaya ne zaman başladın?

Blog yazmaya 2006 martinda, yazmak icin ille de cok iyi yazmanin sart olmadigini ve bir sekilde beni endiseye sevk eden seyleri, sonunda begenmeyecegimi bilsem de yaziya dökmenin banim icin iyi olacagini farkettigimde basladim. Tabi bir de divad yaziyordu. Istedim ki herkes benim aslinda ondan daha iyi yazabilecegimi görsün, bu yalnizca ikimiz arasindaki bir sir olmaktan ciksin ;)

2-Blog yazılarımın konusunun belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum, yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

Icimden zaten belli bir cizgide geliyor, ben de öyle yaziyorum. Beni kaygilandiran sey o an icin neyse, yazma kararliligina da ulastiysam kendine blogda bir yer buluyor.

3-Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Hayir. Zaten 2 senede topu topu 80 küsur giris yapmisim.

4-Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

Blogumu kimse okumadigindan mütevellit beklenti de yok, zorunluluk da. Ama eglenerek yazdigim yazi miktari zaten cok sinirli. Dile getirmeye zorunlu oldugum seyi yaziyorum zaten genelde.

5 -Blog yazmayı ne kadar sürdüreceğim?

Divad kitap yazip da benden editörü olmami isteyene kadar.

6-''Eğer her gün kullandığınız zeytinyağı şişenizin kapağını açtığınızda içinden bir cin çıksaydı ve hayatınızda memnun olmadığınız bir şeyi değiştirebileceğini söyleseydi, neyi değiştirmesini isterdiniz?''

Daha az kaygili bir insan olmami ve böylece hem benim hem de cevremdikilerin daha az gerilmesini saglamasini. Tabi bunu kaygi duydugum konularda istedigim dogrultuda degisiklikler yaparak halledebilse cok sahane olurdu ama zeytinyagi sisesinden cikan bir cine bu kadar sorumluluk yüklemek biraz fazla kacabilir diye endiseleniyorum.

Olmustur insallah. Simdi gene bir o kadar heyecanli bir diger kisma geldik. Ama bu konuda ne yapabilirim bilmiyorum. Benim de birilerini sobelemem lazim ama yazdiklarimi okuyan yegane blogcu da beni sobeledigine göre sobeleyebilecegim kimse kalmiyor geriye. Ben gene de olur da denk gelirler diye Vidat ve Alice`den yana denyeyim sansimi.

posted by hibon
01:07

0 yorum

müflis

Cuma, Ocak 11, 2008







müflis`in Weimar döneminden.

posted by hibon
19:37

0 yorum

feysbuuuuk bitirdin beni

Feysbuk`ta 10 senedir görüsülmeyen Enis kodadli arkadasla baglanti kurulur ve 10 sene öncesinde de beraber oldugu Sema kodadli arkadasla evlendigi haberi alinir. Sira soyadini hairlamaka güclük cekilen Sema`yi Enis`in listesinden bulup tebrik etmekte...


-selam ederim, bir de tebrik... biriyle 10 sene görüsmüyorun, sonra bir bakiyorsun evlenivermis :)
nasilsin sema?


-selam. ama tebriklik bir durumum yok.
iyidir. sen nasılsın?


-ya ben evlendiginizi biraz önce enisden ögrendim onun icin gecikmeli bir tebrik oldu :)
ben de iyiyim. artik istanbulda yasmiyor olmamin da katkisi var bunda...

-hangi enis?


-yildrim mi? onla evlene ben değilim sema kahraman


-ya ben birseyleri yanlis anlayip karsitridim sanirim :(


-hay allah oy oy cok özür dilerim. listesinde görünce isim tanidik yüz tanidik, enisin semasi ne kadar degismis alahallah diye diye ya cok özür dilerim hakkaten...


-:))))
sema´yla konuştuğumda iyi dileklerini iletirim.


-alahim cok utanc verici hayiiir


-ben boşandım, kutlamaya yetişemedin diycem iyice kafan karışçak. o yüzden iyi olmana sevindim demekle yetinmeyi planlıyorum.. :))))


-tabi bu tarihten itibaren ne semayla ne de enisle bir daha asla görüsmemenizi ummak pek makul olmaz sanirim. yer yariliyor ve ben icine giremiyorum...


-:))))
bunca senelik dostluktan ve iş arkadaşlığından sonra zor olur muhtemel. boşver biz de bi 8 yıldır falan görüşmedik senle. 8 sene uzun zaman, hiç beklenmedik şey olabilio takma kafana.. ayrıca isim benzerliği, enisin listesinde de olmam falan..


-ben de senin iyi olmana sevindim. kafam daha fazla karisamaz, yok. hayir hayir karisamaz...

-ya aslinda havaniz da benziyo, saclar kahverengi falan. hele bu acidan cekilmis fotografi o gözle degelenirisen bak sen de benzerlige inanamayacaksin. (tamam ayse dur artik :( )

posted by hibon
03:45

0 yorum

mi

Perşembe, Ocak 10, 2008





Resimdeki ünlüyü taniyabildiniz mi?

posted by hibon
10:51

2 yorum

20

Çarşamba, Ocak 09, 2008


20 ay önceki Ayse gelsin beni dövsün mümkünse.

posted by hibon
18:20

4 yorum

sonunda

7 haftanin sonunda gitarimi elime alip kisacik da olsa calistim bugün. Mutluyum.

posted by hibon
00:44

2 yorum