<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

çobuz

Çarşamba, Ağustos 19, 2009


burada genel seçimler için propaganda dönemi başladı geçen hafta. gerçi adayların ve partilerin kartondan afişleri yaz başından beri elektrik direklerini süslüyordu. ama şu geçtiğimiz haftanın başında almanlar'ın da seçim minibüsleri otobüsleri olduğunu ve hatta biraz önce tanık olduğum üzere seçim cıngılı dahi yaptıklarını keşfetmek benim için şaşırtıcı oldu. elbette ses düzeyi ve sıklığı, türkiye'dekiyle kıyaslanamaz ama gene de işte böyle bir evde olma duygusu veriyor insana. pozitif önyargının gözü kör olsun. sahi türkiye'de hala seçim otobüsleri var mı fıldır fıldır dolanıp o yılın orta düzeyde bir popülariteyi yakalamış şarkılarından bozma cıngılları çalan?

*

mantı yemek kutsal bir paylaşımdır. iki insan kendi tabaklarındaki mantıyı bitirdikten sonra üçüncünün mantısını paylaşıyorlarsa, bu ortaklık duygusunun kutsiyetini hiçbir şey bozamaz. fakat mantı seremonisinde yapılabilecek bir hata varsa, o da bu iki kişiden birinin yanında mantısını onlarla paylaşmayacak bir üçüncüyü getirmesidir. mantının ikiliğini bütünleyen üçüncü, bu koşullar altında yıkıcı bir unsur haline gelir. kahrolsun mantısını paylaşmayan üçüncü kişiler.

*

sigarayı bırakmaya çalışırken bu konuda son derece deneyimli olan sevgilime güvenip onun benden önce bırakmasının da gazıyla, gelmeden önce harekete geçtim ve blue in the face'teki jim jarmush kadar dramatize etmeden son sigaram olduğu bilinciyle bir tane içip başka da paket almadım. her ne kadar benim özellikle de zamanlamasıyla ilgili başlangıçta kafam karıştıysa da kendisi aslında çok açık olduğunu bana daha sonradan gösterdiği birtakım işaretlerle bana sigaraya tekrar başladığını ifade ettiğinden beri işler iyice zorlaştı. sanırım ben de sigara bırakma konusunda,düzenli çalışmaya ve kendini tekrarlayan pratiğe dayalı bir deneyim geliştirme yolunda ilerliyorum.

*

sosyalleşme pratiğimi öylesine kaybetmişim ki, bugün ev arkadaşım beni şehrimizin almanya standartlarında dahi çok yavaş akan ırmağında "ilm-rafting" yapmaya çağırdığında ona gitar çalışmam gerektiğini söyledim. ilm-rafting'in ırmağın şehrin içinden geçen 1,5 kmlik kısmının yaklaşık iki saatte, plastik deniz yatağı ve koltuğu hatta şişme deniz kızı ve yunusu gibi son derece nitelikli bir ekipman eşliğinde geçeek yapıldığını da belirteyim. hatta benny'nin bu yılki geleneksel rafting şöleni için internetten büyük bir heyecanla ısmarladığı ve kaba etleri 2 saat boyunca suda kalmaktan kurtaracak şekilde düzenlenmiş, ikisi de fosrforlu biri pembe biri yeşil şişme koltuklarından birini seçme şansım dahi vardı. ve ben hayır dedim. yetmedi, eve geldi, ballandıra ballandıra anlattı ve beni rafting ekibiyle mangal yapmaya çağırdı ve ben çok şaşırtıcı bir cevap verdim ona: hayır, teşekkürler. benim gitar çalışmam gerekiyor. yalnız tabi blog yazısı yazmak, gitar çalışmadığını gizlemenin en ideal yolu değil sanırım.

*

eskiden bir fotoğraf çekildiğinde poz vermek daha kolaydı. en azından benim için. asla çok rahat poz verememiş biri olarak şimdi iyice zorlanıyorum bu konuda. çünkü dijital makinaların birsürü avantajının yanı sıra, çekilen şeyi hemen görebilme olanağı, hatta ortaya çıkan imajın neye benzediğini bilebilmenin yarattığı baskıyla görme zorunluluğu işi yokuşa sürüyor. eskiden çekilen fotoğrafın ardından fotoğrafın basılı olarak elimize geçme süresi o anın yapaylığına belli bir gerçeklik katabilecek fırsatı tanıyorsu. oysa şimdi poz verme anının samimiyetsizliği, üzerinden zaman geçip te soğuyamayacak ve kabul edilebilir bir hale gelemeyecek kadar çabucak önümüze geliyor. birkaç saniye önceki samimiyetsiz benle iki hafta önceki samimiyetsiz bene bakmak arasında dağlar kadar fark var. iki hafta önceki yapıştırma gülüş, aray giren zamanla gerçekliğinden kopan ama o an için hakiki bir gülüşten çok da farklı olmayabiliyor. falan filan.

*

klavyemin ertydfgh tuş bölgesinin düzgün basmamasından artık çok sıkıldım ve yazılarımı bin defa düzeltmek istemiyorum. artık böyle.

posted by hibon
19:33

3 Comments:

Blogger divadeiwob said...

To prove it isnt that big of a deal to beat cancer. Chuck Norris smoke 15 cartons of cigarettes a day for 2 years and aquired 7 different kinds of cancer only to rid them from his body by flexing for 30 minutes. Beat that, Lance Armstrong.




Chuck Norris doesn't smoke cigarrettes, cigarrettes smoke for Chuck Norris

10:47 ÖS  
Anonymous Adsız said...

Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

11:12 ÖS  
Blogger hibon said...

ab parlamentosu seçimlerinde kullanılan "tarihimizle yüzleşelim" konulu propaganda afişlerinden, dikkat çektiğiniz konuya ilişkin bir alıntıyı eklemek isterim divad:

chuck norris once shot a german plane down with his finger, by yelling, "bang!"

11:12 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home