<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

zaman dur

Pazartesi, Ocak 15, 2007


Gene sıkıştım. Zaman da durmuyor. Eşşek zaman. Ah çok muhtacım şimdi durmasına. Dursa.... Ben biraz uyurum önce. Sonra kalkıp yatakta kitap okurum. Sayfalar geçer (zaman duruyor ya) kafamı öbür başına koyarım yatağın. Gittikçe sıklaşır bu devinim. Sonra ikinci odama geçer kanepede düzeneği kurar orda okurum biraz da. Çok okuduğumdan acıkırım yemek yaparım yerim bu arada. Tekrar okurum. Bir miktar sayfa sonra artık çalışmak lazım gelir. Ama ilk girişimde çalışamam kesin. Nasılsa zaman duruyor. Dışarı çıkarım. Bira içerim bir yerde. Gerçi zaman durduğundan gece olmaz (ben zamanı sabah durdururum çünkü, karanlık basar beni öyle durgun durgun) ben de gündüz içmesini her zaman sevmem. Eh ama tüm zamanlar bir olduğuna göre bu anda bira da içmek isterim, seve seve içerim herhalde. İstemezsem de içmem canım yapacak şey çok. Odaya döner film izlerim bi tane. Kendimi sıkışmış hissetmediğimden hemen ikinci bir filme sarılmak zorunda kalmam zamanın geçtiğini unutmak için. Geçmez çünkü. Belki çok güzel bir kitaptır okuduğum. Zaten o zaman dayanamam, ne yaparsam yapayım aklımın bir köşesinde o dönüp durur, başına geri dönmek isterim. Bir sürü sayfa okuduğum için yorulurum kitabı tutmaktan. Bir o yana bir bu yana dönerim sayfa değiştikçe, okumadığım sayfanın olduğu tarafı yatağa koyarım ki taşımak zorunda kalmayayım. Bu bayağı bir sayfa boyunca işe yarar. Bir duş alırım uzun uzun arada. Ayna karşısında zaman geçiririm kendimle uğraşırım. Bi adaçayı yaparım kendime. Bilgisayarın başına geçerim. Blog yazmayı denerim olmaz, blog yazmak için endişe lazım bana, dert lazım. Kafama takmam lazım bir şeyi, çok güzel bir şey olsa bile işte ucunda köşesinde kaygı lazım. Oysa zaman duruyor. Hangi kaygı? Ah müzik dinlerim bunları yaparken tabi hep. Sonra üşenmem alışverişe giderim. Şahane yemeklik malzemeler alırım (gerçi zamanın durmasıyla birlikte para derdinden de kurtulmuşum gibi bir hava oluştu bende, olsun öyle olsun, para da dert olmasın, istediğimi alayım). Tencerem de döndü zaten çoktan. Eve döner, canım tenceremde o şahane malzemelerle bir yemek yaparım. Ama ben sadece kendime yapmayı sevmem, birilerini çağırırım, kim olursa artık (hatta pek tanımayıp da tanışmak istediklerim olur, fırsat olur denemek içi yeniden, gereksiz sohbetler geçse de hemen sıkılmam, koyveririm, nasılsa zaman duruyor). Birlikte yeriz. Acelem olmadığından yemek çok güzel olmuş olur zaten. Sonra herkes gider sessiz sedasız, kimse gerekenden fazla kalmaz. Ben çok güzel kitabımın başına dönerim. Sonlarına yaklaştıkça bitmesin diye bir film daha sokarım araya. Uyurum tekrar sonra. Saat kurmadan, ukumu alınca uyanırım. Zaten ne saati? Neyi ölçüyoruz, öyle değil mi ya? Çalışırım. Kitap beni bekler bir kenarda. Sonra dayanamam ikinci seansı yapmadan kendimi yatağa atar, açeleyle yorganın altına girerim (yorganın altına girerken içim ürperir hafiften çünkü) kitabı okurum. Kitap biter. Biraz göğsümün üstünde kapalı duran kitabı düşünürüm. Kafi gelince oturur uzun uzun çalışırım, bol bol ara veririm. Canım sıkılınca istediğimden çalışırım piaynoyu da. En sonunda kitaba son bir kez döner ilk sayfasına göz atarım kısacık. Biraz daha çeviririm kitabı kafamın içinde. Çok güzel bir kitaptır kesin çünkü. Sonra zaman tekrar akabilir. Ben derse giderim. Christiane şaşırır, ne zaman bu kadar çalıştım anlamaz. Bıyık altından gülerim, söylemem. Forsumuz olsun biraz. Eve gelir hazırlanır yüzmeye giderim. Dönünce kısacık bi bakarım ertesi gün çalacaklarıma, zaten çalışmışımdır, fazla oyalanmak gerekmez. Çarşambayı da atlatırım rahatça. Sakinleştiğimden hata yapmam çalarken. Umursamam benden 5 yaş küçük olup da asla benim çalamayacağım kadar iyi çalan insanları. Tekrar tek derdim kendim olurum. Elimden geleni yaptığımı bildiğimden ırgalamaz başkalarının yaptıkları. Sonra piyano dersi de sorun olmaz. İlk defa düzgün çalışıp gittiğimden kadın tuhaf tuhaf bakar herhalde. Ben gene gülerim (bıyık altından tabi ama hafif bir muziplik de yansıtarak). Dersetn sonra kendimi dışarı atıp soğuk havayı çekerim içime. Alırım bizimkileri Falken'a giderim, bira içerim. Böyle gider bu. İşte arada bir kere durdrusam zamanı, sonrası kolay. Durmuyor ama. Off of.

posted by hibon
21:38

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home