<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(https://www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-5360594913391802653', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

almanya

Salı, Ocak 09, 2007


almanca konuşuyorum. insanların ellerini sıkıyorum selamlaşmak için. yok yani ben öyle milleti şapur şupur öpen bir tip olduğumdan değil, acayip mesafesinden ama bir o kadar bizdeki el sıkışmadan farklı samimiyetinden takılıyorum buna. insanlara "bizde noel yok" diyorum bir aydır. bionade içiyorum. yaya geçidine yaklaşırken yürüyüş tempomu ayarlıyorum ki bir arabaya denk geleyim bana yol versin. sapıkça zevk alıyorum bundan. çalışıyorum. bisiklete biniyorum. parktan geçiyorum. sabah ola ki güneş varsa şehirle konuşuyorum, "canım weimar" diye. kendime ev kuruyorum. yemek yapıyorum, parmağımı kesiyorum arada bir. arkadaş arıyorum kendime. mevcut olanları buraya getimek mükün olmadı işte. dolabımı dolduruyorum tıka basa, boşken beni tatmin etmiyor, her gün yeniden düzenliyorum içini bir şeyleri daha sığdırabilmek için. çalışıyorum. hasta oluyorum durmadan. yüzüyorum. ah iyi ki yüzüyorum ne güzel. kitap bile okuyorum. değişiyorum. ablalık ediyorum. bionade içtiğimi söylemiştim değil mi? komşu katili olma riski taşıyorum, bi insan sabah akşam 40 dk saç mı kurutur kardeşim ya, bir de sonunda bu kadar mı götüme benzer? hınçç. bir menekşe bir de arap saçı aldım büyütüyorum. günler uzamış mı hakkaten onu kontrol ediyorum. sonuç: uzamış biraz vallahi. seneler sonra şarkı söylüyorum gene, gerçi istediğimden değil, ders bu, el mahkum. çaktırmadan hoşuma gidiyor ama, biliyorum. henüz türk kahvesi yapamıyorum fincanım olmadığından, bakır cezveyi çiçek sulama sahasında değerlendiriyorum. genelde süsleniyorum püsleniyorum dışarı çıkarken. bazen sallamıyorum eşofmanla atıyorum kendimi dışarı. evren dresden dolls dedi, bir dediğini iki etmedim onları dinliyorum şimdi. duvarlarıma asacak bir şeyler istiyorum lakin bulamıyorum. yalnız kalmayı öğreniyorum. arada kaçak oynuyorum ama yavaş yavaş. öğreniyorum. burada da beyazpeynirdomatesbeyazekmeksüt buluyorum kendime ohh şahane kahvaltı ediyorum. annemle çetliyorum. kendimi teşhir ediyorum arada ona. yüzümü, çalışmamı, sesimi. uzak olmak neymiş onu da öğreniyorum. yakında olsam da çözüm getiremeyeceğim şeyler, uzakta olmaktan ötürü elden bir şey gelmiyormuşçasına bir başka türlü koyuyor. bankta oturuyorum kendi yanımda, konuşuyorum biraz, biraz da dinliyorum, tutuyorum kendimi fazla çıkışmıyorum. yüzdüğümü söylemiş miydim? zamanı daha farklı algılıyorum burda. başka türlü geçiyor. dışarda yemek yemiyorum pek pahalı oluyor. evren'i besleyemiyorum ya, dilek var artık onu besliyorum. müzik öğrencilerini anlamıyorum. arkadaşları olmadan nasıl yaşıyor bu insanlar? sadece çalışmak da neymiş, kabul etmiyorum ben, yok. kaçıyorum birilerinden. birilerinin yolunu gözlüyorum. komik durumlara düşüyorum. yeterince komik olmayı göze alamıyorum. alışıyorum buraya. bileğim ağrıyor hafiften ama eşşeklik etmiyorum, ağır bir şey taşımıyorum artık kızma medeu. karanlıktan korkmuyorum burda. gecenin bi vakti tek başıma sarhoş kafayla dönüyorum eve. yani aslında nadiren tek başıma oluyorum da işte yapabilirlik açısından. erken yatıyorum erken kalkıyorum. alman disiplinine soyunuyorum ufaktan, fazla zorlamadan. bazen uyuyamıyorum. çok küfrediyorum nasılsa kimse anlamıyor. yol ortasında barda okulda istediğim her şeyden konuşuyorum, şahane cümleler kuruyorum dildeki ortak kelimeleri kullanmamak için. biraz bekliyorum. bekliyorum çok. çok çalışıyorum. çok özlüyorum.

posted by hibon
21:02

2 Comments:

Blogger skoer said...

Ben taaaa o zaman anlamıştım da Evren'e de söylemiştim "ayşe çok sevimli kız' diye.

11:52 ÖS  
Blogger silgi said...

Yanına gelip 10 dakika buradaki güzel şeylerden bahsedip, seni güldürüp, sonra sıkıca sarılıp buraya dönmek gibi bir planım var. Uçmayı/ışınlanmayı başardığımda ilk yapacağım şey bu olacak.

11:52 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home