<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(//www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttps://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-3555642382809101434', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

sıradanlığın keşfi

Pazartesi, Eylül 21, 2009


son üç yılımın buna adandığını söyleyebilirim. gönüllü bir adama değil bu. ama geriye dönüp baktığımda sanki yaptığım herşey, başıma gelen her şey bu çok yalın gerçeği kabullenmek doğrultusunda atılmış adımlar gibi görünüyor. oysa hala becerebilmiş değilim bunu. sadece daha az direniyorum. sanırım ilk ipucunu barda evcilik oynamaya kalkışıp hayali kişiliklerimiz konusunda hayalimizin kırılmasıyla kavrar değilse de gerçek haliyle görür gibi olmuştum. kurmacanın gerçekle cilveleşiği bir an. sonrasında çevremdeki insanlara ve yaşamlarına duyduğum saygı gittikçe arttı. oysa ben eskiden hak eden herkese, hak ettiği saygıyı, göstermesem de duyduğumdan emindim. belki de saygı anlayışımda karşımdakini istemsizce kendimle kıyaslamam benim sakatlığımdır. ama ortalamanın çizgisi herkes gibi benim de altımdan geçiyordu ve bu çizginin altında kalan çok insan vardı o zamanlar. şimdi ortalama ne demek onu bile bilmiyorum. benim neresinde kaldığımın pek bir önemi yok. bu bir anlamda evcilleşmenin sıradanlığını özlemekle de ilgili olabilir. buğday başaklarına bakmak şanslı olan herkese birini hatırlatır. ama başka birini. gene de birleştirici bir hal. hiç beklenmedik uzlaşmalara zemin hazırlayabiliyor. okulun tuvaletinde hiç tanımadığım, ya da tanımak istemediğim insanlarla sigara paylaşmak gibi. belki de ta o zaman başlamıştı, bilmiyorum. bir de konserve yapıp satarak yaşamak istemek mümkün mesela. bu hiç sıradan olmayan bir insandan duyduğum anda bana gene karşımdakini tüm diğer insanlardan ayıran olağanüsü bir istek gibi gelmişti. isteğin gerçek doğasını kavramaktan ne kadar uzak bir algılama biçimi. o zaman beni sıradan kılan her şey gibi, bunu bu doğruluda bir talep olarak görmek de bünyemin kaldıramayacağı bir şeydi sanırım. hala midemde isyan kıpırtıları oluyor. aykırılığa duyduğum imrenme gene de beni en sıradan kılan şeylerden biri. o yüzden onu da bağrıma basıyorum. kim bilir, 15'imdeyken 30'uma geldiğimde bulmayı umduğum huzur (şu andaki haliyle huzura benzetmek için biraz rötuşlamak gerek gerçi) bunun gibi bir şeydir. o zamanlar yenilgi olarak yorumlayacağım bir şey.

posted by hibon
21:22

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home