<meta name='google-adsense-platform-account' content='ca-host-pub-1556223355139109'/> <meta name='google-adsense-platform-domain' content='blogspot.com'/> <!-- --><style type="text/css">@import url(//www.blogger.com/static/v1/v-css/navbar/3334278262-classic.css); div.b-mobile {display:none;} </style> </head><body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d24919536\x26blogName\x3dendi%C5%9Fe\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hibon.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttps://hibon.blogspot.com/\x26vt\x3d-3555642382809101434', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

olgunokur

Pazar, Ağustos 09, 2009


bir okur olarak(virgül) yazarın yazma sürecinde aklından neler geçtiği(virgül) metnin hangi aşamalardan sonra bizim okuduğumuz şeklini aldığı konusunda mebzul miktarda kafa yormuşluğum varsa da aslında hala gerçek anlamda bir fikrim yok(nokta) bu tabi yazar ve yazı yazan ayrımının belirleyici noktalarından biri olan kendine özgü bir yaratım sürecini göz önünde bulunduran ve aslında örtülü olarak bunu çözme hayalinin peşinden koşan bir merak ve akıl yürütme(nokta) fakat kimi zaman yazarın okumasının ardından aldığı haliyle bir metin(virgül) okurun okumasıyla şekillenirken metnin konu edindiği sorunsalla(parantez içinde ünlem)doğrudan ilişkili olmayan(virgül) daha ziyade yazım sürecine ilişkin başka bir takım bilgiler ve ipuçları da verebiliyor(nokta) işte bunlardan bazıları yazarın metnin oluşumunun bir aşamasında gözönünde bulundurduğu şeyleri(nokta altı virgül) kaygıları(virgül) yaratmak istediği etkiye dair hedefleri(virgül) yani aslında klasik yazar(tire)okur ilişkisinin kırılgan inanç dünyasının korunabilmesi için okura çok da yansımaması gereken bir takım unsurları yansıtıyor(nokta) bunu yazarın bir dikkatsizliği ya da beceriksizliği olarak görmek mümkün elbette(nokta) hoş(virgül) yazar(tire)metin(tire)okur üçgenindeki handikapların herbiri gibi bu da aslında yazarın okuruyla kuracağı ilişkide oyuncu bir malzeme olarak kullanılma potansiyelini taşıyor(nokta) hatta ben henüz denk gelmediysem de bu potansiyelin gerçeğe dönüştürülmüş olma ihtimali yüksek(nokta)
çok yaratıcı ve çok zeki olmadan iyi yazılmış bir kitapla karşılaşmanın ve içgüdüsel de olsa eldekinin değerini bilmenin en güzel taraflarından birini Fowles(kesme işareti)un Fransız Teğmenin Kadını(kesme işareti)nı tekrarlayan okumalarımda yaşamış ve orada Fowles'un benimle oynadığı çok aşamalı oyunun katmanlarını her okuyuşumda biraz daha iyi anlamıştım(nokta) örneğin kitapta yazarın okuyucunun gözünde kendi tanrı yazar konumunu baltalayarak modernizm sonrası kırılan okurun yazara tapınmasına kendisi de bir darbe indiriyormuş gibi yapıp(virgül) aslında yeni bir tapınmanın olanaklarını incelikle yaratması benim için ancak üçüncü okumamda açıklık kazandı(nokta) bu örnekte elbette bir şeyi saklamanın en iyi yolu onu göz önüne sermektir ilkesi geçerli(nokta) dolayısıyla beni bu yazıyı yazmaya ve bu konuda başı sonu belli olmayan cümlelerimi bir de konuyla hiç alakası ve gereği yokken okuruma ithafen parantez içi yazılı noktalama işaretleriyle süslemeye iten kitapta da bu türden bir incelik arıyorum(nokta) söz konusu kitap elbette benim belalı yazarım Orhan Pamuk beyefendinin einden çıkma(iki nokta üstüste) Masumiyet Müzesi(nokta)
Kar(kesme işareti)dan sonra yeniden severek Pamuk okumak hoş bir duygu(nokta) kitapla ilgili yaşadığım yegane sorunsa Pamuk(kesme işareti)un uluslararası bir yazar haline geldikçe geliştirdiği hem kalıcı olma iddiası taşıyan hem de başka dillere çevirilecek metin yazma kaygısının kitaplarına yansıması(nokta) balık hafızalı bir okur olduğum için eski kitaplarından örnek veremiyorum(nokta) fakat Masumiyet Müzesi boyunca müzenin(virgül) dönemin Türkiye koşullarından habersiz gelecekteki mutlu kuşaklardaki ziyaretçisini göz önünde bulundurur açıklamaları tam da bu kaygılarla kitaba eklenmiş olduklarını insanın gözüne sokuyor(nokta) Pamuk gibi becerikli bir yazarın bunun farkında olmadığına inanmakta güçlük çekiyorum(nokta) bana kalırsa bu tür bir kaygıyla hareket etmeyi muhaf kılabilecek iki kılıf var(iki nokta üstüste) birincisi elbete bu kaygıyla hareket ettiğini okura hiçbir şekilde sezdirmeyecek bir el çabukluğuyla hareket etmek(nokta) ikincisi ise yazarın tahtından feragat edip alçakgönüllükle ün ve başarının getirdiği insani kaygılarını kabul eder bir üslupta bunu ortaya koyması(nokta) bu zaten şık bir biçimde yapıldığında tıpkı Fowles için olduğu gibi okurda yazarla daha demokratik bir ilişki kurduğu yanılsamasını yaratıp gene yazarın lehine işleyecektir(nokta) Masumiyet Müzesi örneğinde benim başa çıkamadığım ve Orhan Pamuk söz konusu olduğunda her daim yaşaığım kararsızlıklara eklenen bir yenisi olarak Pamuk(kesme işareti)un(virgül) kaygısını birinci kılıfa uydurmaya çalışırken benim gibi okurlarının gözünde inşallah ikinci kılıfı tercih ediyordur duygusunu yaratacak kadar özensiz davranmış olması ihtimali(nokta) bu noktada yazarın ne yapmak istediğini öğrenme şansım olmadığına göre okur olarak kendime yönelmem daha doğru(noka)
sorunsuz metin beklentisi benim arızalı yaklaşımımın bir parçası mı yoksa da aslında naif bir okur olmanın belirtisi mi(soru işareti) böyle durumlarda kendimi(virgül) çocukluğumda okuduğum her güzel kitabın yazarına duyduğum koşulsuz hayranlığın ve sevginin benzerini ararken yakalıyorum(nokta) oysa çocukken büyülenmek çok daha kolayken yetişkin bir edebiyat okuru olarak yalnızca benim algımın gelişmesiyle değil(virgül) edebiyatın özellikle de son yüzyılda geçirdiği değişimle de ilişkili olarak yazar ve okur arasındaki ilişkinin karmaşıklaşmasıyla belli unsurlarını muhafaza etmek mümkün olmuyor(nokta) belki de olgun bir okur olmak bu durumu kabullenip edebi metinle ilişkiyi yeniden düzenleyebilme becerisiyle ilgili birşeydir(üç nokta yanyana)

posted by hibon
21:32

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home